KOOPERATİFÇİLİK VE ALTERNATİFİN SÜİSTİMALİ
19. YY da ortaya çıkan
kooperatifçilik işleyişinden memnun olunan
sistemin doğurduğu bir alternatif olmadığı kesinliği ile ;Sanayi devriminin beraberinde
getirdiği işsizlik iç göç ve gelir dağılımın dengesizliği sebebi ile kendini
dayatan bir çıkış yolunun ilk denemsi olarak yine bu çağın en kapital
ülkelerinden olan ingilterede işçiler tarafından açığa çıkan bir akım olarak baş
göstermiştir.
Bunu Fransa ( üretim koop.) Almanya
( esnaf ve tarım kredi koop.) takip etmiştir. Bu tatlı rüzgar 1863 yılında
devlet eliyle kurulan ‘’memleket sandıkları’’( tarım kredi kooperatiflerinin
ilk hali ) ile etkisini göstermiştir. Bununla beraber cumhuriyet dönemine
gelindiğinde 1961 anayasasının 51. Maddesinde ‘’devlet kooperatifçiliğin
gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır’’ ifadesi ülkede devlet destekli
kooperatiflerin kurulmasını başlatacak dayanak olacaktır. ( 2. Dünya savaşı
sonrası Almanya'ya işçi göçü-işçi kooperatifleri ile, tarım ürünlerinde dış
talebin artması –üretim kooperatifleri ile)
1980lerin sonuna gelindiğinde ise 9bine yakın köy kalkınma
kooperatifi faaliyet gösterir durumdadır.
Tam da bu noktada kooperatifin
tanımı ve suiistimali günümüz Türkiye'sinde dayanışmanın hem önemini
hem de deneyimler ile bunun zorluğunun nedenini açıklama ve buna dikkat çekme
gerekliliği ihtiyaç durumundadır.§ Kooperatif : Ortak amaç ve ihtiyaçların karşılanması temelinde bir araya gelmiş kişilerin birlikte yaşamı da içine katarak oluşturdukları ekonomik faaliyet yürüten kurumlardır.
Tanımından da anlaşılacağı gibi kendi ihtiyaçlarını belirleyip bu temelde yapılacak üretimleri ( tarım-hayvancılık-dağıtım-enerji vs) gerçekleştirecek kurumlar olması gerektiği açıktır.
Belirli ihtiyaçlar ile ortaklaşan yurttaşların dayanışma ruhu tanımında olması gerektiği gibi değil de sermayenin çıkarına hizmet eder durumuna getirilmesi toplumun değil belli bir zümrenin tekeline girmesine sebep olmuştur. Yine bu hali ret eder durumdaki kooperatifler ise ; toplumsal dayanışmayı da bozacak ,içerden ya da dışardan müdahaleler ile işlevsizleştirilmiştir. Böylelikle dönemin Türkiye'sinde dayanışma ve birlikte güçlenme duygusu sözde kooperatifçilik ile dededen toruna borç mirasını doğurmuştur.
Hal böyle iken günümüz Türkiye'sinde ekonomik buhran ,işsizlik, üretimsizlik ve dışa bağımlılık ile ortaya çıkan toplumsal bunalım ( toplu intiharlar, kedini yakmalar, iflaslar vd ) yine alternatifini düşünmeye ve zaman kaybetmeksizin pratiğini yapmaya ihtiyaç olarak kendini dayatmış vaziyettedir.
Daha önceden denenmiş kooperatifçilik şimdi yeniden ‘’popüler’’ ve ikinci baharını yaşar durumdadır. Ülkenin her bölgesinde ve neredeyse her ilinde enine boyuna tartışılmaktadır. Kötü de olsa bir geçmişi ve toplumsal bir deneyimi olması bize nasıl bir kooperatif kurulur ?’dan çok nasıl bir kooperatif kurulmaz’ı açık açık göstermektedir.
Yanlışların ve hataların elenmesinden ,ihtiyaçların yerinde ve toplum tarafından belirlenmesinden ,yine kooperatiflerin özelde yerel dayanışmayı genelde ise toplumsal dayanışmayı örebilecek bir güce sahip olduğu bilincinden yola çıkarak ;
İdeal kooperatifçiliği daha fala tartışmak ve her nerde olursa olsun (Toplumsal ahlak gereği ) kurulacak kooperatiflerin sözlü anayasasını oluşturmak gerekiyor. Aynı kaygıyı güdenlerin kabul göreceği inancı ile bu anayasanın ilk üç ilkesini aşağıya iliştirerek bitiriyorum ;
· Demokratik olma ilkesi
· Cinsiyet özgürlükçü olma ilkesi
· Ekolojik olma ilkesi
Yorumlar
Yorum Gönder